29 Kasım 2010 Pazartesi

Fenerbahçe - Galatasaray Medical Park 74-68 (Salondan İzlenimler)




Güne Burhan Felek'te mesai ile başlayıp, Caferağa'da aslan terbiyesi için yola düşmüştük. Elbette kazanacağımıza olan inanç herkeste hakimdi ama böylesine kötü giriş yapılan bir maçı daha çevirebilmek için sergilenen performans ve oyuncuların buna verdikleri mücadeleyle karşılıkları klasik bir Caferağa büyüsünü tamamladı. Açıkçası bu salondan ayrıldığımızda çok özleyeceğiz, orada gerçekten bir taraftar-takım bütünlüğünde savaşabildiğimizden Caferağa bambaşka bir yer.

Voleybol maçının son seti başlarında salondan ayrılıp, onları galibiyet için alkışlayamadan gitmek biraz üzücüydü. Ancak Caferağa'da derbi olduğu zamanlarda giriş çok sıkıntılı olabiliyor, aşırı ilgi olunca biletler tükenip dışarda kalanlar olabiliyordu. Bu nedenle salondan ayrılan taraftarların büyük bir kısmının da oraya gidebileceğini düşünerek fazla geç kalmadan yol alalım dedik.

Araba ile Haydarpaşa'nın oradan geçerken, tarihi gardaki yangından hiç haberim yoktu, bundan bahsetmeleri üzerine o tarafa göz attım. Kimbilir hangi sebeplerle çıkan yangın, o gar üzerindeki arazide yapılan rant planları üzerinden İstanbul'un bir güzide klasiğine daha göz dikmişti, itfaiye araçlarının gözüktüğü acı bir manzaraydı,duman yükseliyorsa da alevler gözükmüyordu.

Kadıköy içinden, Moda ara sokaklarına oradan da Caferağa'nın önüne vardık. Salona yaklaşırken klakson çalarak Fener temposu tutmak, tezahürat etmek zevkliydi. Salon önünde şaşırtıcı olarak fazla kimse yoktu, acaba millet içeri mi doluştu diye kuyruğa giriverdik. Kuyrukta 20-25 kişi vardı, elimde bir tane turuncu renkli biletlerden vardı, ama bu maç satılan biletlerin mor olduğunu görünce ben de bir bilet alıverdim. Burada da girişte çantamı fazla kurcalamadılar. Biz içeri girerken Aziz Yıldırım ve birkaç yönetici salona çıkan merdivenlerden arkadaki idarecilerin kapısına gidiyordu.

İçeriye girince telefonla konuşan Nedim Karakaş gözüktü, direkt sol tarafa yönelip salona bir göz attık ki, taraftarların toplandığı sol köşe oldukça boştu, geri kalan taraflar dolu gibiydi. Girişte sıkıntı olur diye aceleyle maçtan yarım saat önce salona varan bizler şaşırmıştık. Girişin hemen altında sahaya yakın olan taraftar bloku ise doluydu, oranın müdavim topluluğu yerini almıştı. Maça kadar bir süre oturup dinlenmek lazım diye onların arasına girip ayakta durmaktansa, sol taraflarındaki ön blokta bir yere oturmaya başladık.

Orada rastladığım Ünifeb eskilerinden bir arkadaşımla muhabbet ediverdim, biz gelmeden önce salona giriş için çok uzun kuyruk olduğunu, kapılar geç açılınca,bayağı bir dışarda bekleyen kalabalık olduğunu söyledi, anlaşılan biz gelmeden önce bu kalabalık erimişti, bir kısım taraftar gruplarıda biletlerini alıp dışarıya dağılmışlar.

Oyuncular ısınmaktaydı, yavaş yavaş sol köşedeki kalabalık artıyordu. Serbest atış düzeni halindeki takım tribüne çağrılıverdi, onlarda hemen çağrıya karşılık verip hepbirlikte alkışladılar, şaampiyon sesleriyle tekrar hızlı bir şekilde aynı oval dizilişi kurdular, atışı yapanı oyuncular alkışlıyordu,sıra dönüyordu, atan oyuncu orta sahaya bir koşu yapıp geri geliyordu.

Uzak tarafta ısınanlar arasında zenci kalabalık göze çarparken, bizim bu seneki kadroda hiç zenci oyuncu olmaması maçın en ilginç ve dengeler konusundaki hassas noktaydı. Atletik Amerikan zenci oyunculara karşı pota altında ve ribaundlarda fazla açık vermemek lazımdı. Işıl ile uğraşanlarda artıyordu, tribüne yerleşenlerin ilk yaptıkları iş ona laf atmaktı. Birkaç tane takım elbiseli gelip bizim tribünün önlerine doğru bakarak birşeyler konuştular, bir süre sonra oraya özel güvenlikçiler yetmemiş gibi on tane de polis diziverdiler.

Tribün kalabalığı arttıkça tezahüratlarda başlamıştı, ben ise son beş dakikaya kadar yerimden kıpırdamadan oturarak bekledim. Sadece bir ara Ömer Onan oley tezahüratları duyunca ayaklanıp, ona katılıverdim. Böyle bayrak oyuncuların diğer takımlarımızın maçlarına da gelmesi çok büyük keyif veriyor, protokol tribününde ayağa kalkmış tribünleri selamlıyordu yanında eşi de vardı. Tribündekiler onu farketmişti ama Aydın hoca ve Neven Spahija'nın da maçta olduğunu ben evde tekrarını izlerken görebildim, belki de maç başlarken geldiler.

Maçın başına doğru voleybol tribününde biz çıkarken hala orada duran Alper ağabeylerde geliverdi, iskeleden yukarı tezahüratlar ede ede, derbi maçı izleyen rakip taraftarların olduğu barlar sokağından rota çizerek, yağmur yağacak,seller akacak,samiyen bu gece i... dolacak diye sataşaraktan gelmişler. Onlar geldiğinde girişte bilet kalmamış ama bir şekilde ayarlamışlar.

Anna Vajda kadroda olmayan yabancı oyuncumuzdu,benchte oturup ısınan arkadaşlarını izliyorken, takım menajeri Didem Akın kulağına birşeyler söyleyip eline katlı halde bir forma verdi. Anna, her maç bizim tribünün önünde duran tekerlekli sandalyedeki taraftarımızın yanına gelip bunun takımın ona bir hediyesi olduğunu gösterircesine sarılıp verdi, üstten bu taraftarımızın mutluluğunu görmek mümkün olmadıysa da tahmin etmek zor değildi.

Uzak taraftaki pota arkasında birkaç tane sarı kırmızı eşofmanlı oyuncu oturuyordu, herhalde kadroya giremeyenlerdi, onlar dışında biraz daha ters köşede zenci uzun boylu bir erkek vardı, maç sonu onun slyvia fowles ile bir alakası olduğunu düşündüm.

Ömer Koçsan bize yakın olan pota arkasında göze çarptı, masaya yönelip oradaki görevlilerle ve ardından da Batur ağabey ile de selamlaşmaya yanına gitti. Bu maç anonsculuğu Mustafa Özben'in yapacağını da gördük, onun da sıkı hazırlandığı sonradan belli oldu. Diğer salondan yetişen Kıvanç'ta elinde dosyalarıyla yerini aldı.

Maç başlama vaktine doğru gelip yerleşen gruplarla sol köşe yükünü çekmişti ama, önlere ve merdivenlere doğru yığılma vardı, onun için sanki üstlerde ve diplerde bazı kısımlar boş gibiydi.

Maç yenilgisiz rakibin ilk mağlubiyeti alması için ciddiyete alınması halinde sıkıntı olmayacak gibiydi, yalnız taraftarların bir kısmında olan fark atarız rehavetleri, deplasmanlara zor maçlara gidip gelen yorgun oyunculara da yansırsa hiç iyi başlamayabilirdik. Bu da maç öncesi endişelendiğim gibi zaten maçları kovalayan aynı taraftarlarca doldurulan sol köşedekilerin de yorgun olmasıyla zor geçebilirdi.

Rakip takım anonsları hızlı bir şekilde geçiştirilirken yuhlanıyorlardı, sıra bizim takıma gelince herkes ayakta oley tempolarıyla okundu. Daha sonra anonscunun sahada maça başlayacak ilk beşteki oyuncuları birer birer özel sıfatlarla "o mevkisinde gelmiş geçmiş en iyi oyunculardan biri..." falan gibi gazlamalarla tanıtması çok ilginçti. Anonsların bitişiyle hiçbirşeye değişilmez senin sevgin bu dünyada.... diyerek taraftar gazlamaya başladı.

Maçın başlangıcıyla beraber daha ilk hücumlarında ıslıklarla uğultu koparmaya başladık, top bizdeyken bizim için saldır Kanarya sesleri yükseliyordu. Daracık salonda herkesin aynı senkronizasyonda tempoyla alkış tutup tezahürat etmesinin zevki de bambaşka hissediliyor. Yalnız takımımız maça iyi bir şut ritmi tutturamadan girmişti, biz boş onlar dolu dönerekten fark açılmaya başladı. Arkamdaki genç, hocaya mola almakta gecikti diye sinirlenmiş, saydırıp duruyordu, yahu bir dur hele sakin ol, adam sokaktan gelip takım verilmedi, o kadar tecrübeli adam herhalde deyince, biliyorum ağabey ama içeriyi deliyorlar molayı geç aldı, hala zone yaptırmıyor diye bilinçli cevap verince güldüm.

Gidişat güzel değildi, faul atışlarında dahi iyi değildik ama büyük bir özgüvenle hala bizim için saldır Kanarya diye tezahüratlar devam ediyordu. Top rakipteyken ıslıklanıyorlardı ancak bütün tribünün katıldığı o müthiş boğucu anlar henüz yaşanmıyordu. İçeriye dalan seimone ve pota altındaki oyuncularımızı dağıtarak sayıları bulan slyvia ile farkı belli seviyede koruyorlardı.

Bir ara 16 sayıya kadar çıkan fark ile sıkıntıya giren oyunda; taraftar da yahu bugün olmuyor, ne atarsak girmiyor, onların ki giriyor diye dertleniyordu. Sağ tarafımdaki arkadaş bir yandan kulaklığı takmış futboldaki derbiye kulak veriyor diğer yandan maçın gidişatıyla negatif düşüncelere gömülüyordu. İkinci periyottaydık, galiba geçen seneki maçta orada patlama göstermiştik ama bu sefer bir kıvılcım çakıyorken biraz sonra gene söndürüyorlardı. Bu arkadaşa merak etme dedim, geçen senede farkı açtıkları maçta çevirmiştik, hele ikinci yarı bizim olduğumuz tarafa hücum etcekler, biz tribünden baskıyı iyi kurarsak takımda savunmayı sertleştirirse tıkanırlar, bu arada Taurasi bir şut ritmini bulsa burayı kopartır dedim.

Haydi Fener haydi..tam zamanı şimdi sesleri ikinci çeyrek farkın azaldığı anlarda bir istek yansıtıyordu, farkı 10 sayı altına indiriverdik. Hemen gözümüzün önünde o taraftaki hakeminde dibinde dışarı çıkan top tartışması oldu. Taraftarlar hızlı ve sert reaksiyonla tepkiyi koyunca, baş hakem gelip kararı bizim lehimize değiştirdi. Bu arızalı hakeme tepkiler toplu halde yükseldi, hakem noluyor ....oynuyor şeklinde. Bir süre sonra da orta sahadaki mücadelede bariz yarı saha beklentisiyle bütün herkes tepkiyi koydu, muazzam bir gürültü ile bütün herkes hakeme bela okuyordu. ama nasıl olduysa devam ettiren hakem potamızda ışıl'ın üçlüğüne sebep oldu, bizim olduğumuz noktadan o şekilde gözüktüyse de tekrarlarını birkaç defa izleyerek ne olduğu anca anlaşılabilirdi.

Rakipte slyvia fowles'ın faul problemine girmesi işimize gelecekti, yoksa pota altına istediği yerlere pas alırsa durdurmak güç oluyordu, diğer yandan augustus'ta gününde olunca indirdiğimiz sayı farkını gene çift haneye çıkardılar. Salonda olunca televizyondan daha detaylı olarak görülen mücadele dozajı,sert müdahaleler bunlara verilen reaksiyonlar tam bir kıran kırana maça çevirdi, çok sert fauller, hareketli perdelemelerle rakibi yere yığmalar, top aldırmamak için öne geçme çabaları vs. sahada tam bir savaş veriliyordu, biz de tribünden bu ateşi körüklemekle uğraşıyorduk, devre sekiz sayı farkla tamamlandı.

Devre arası yorgunlukla koltuklara yığılıverdik, çantamdaki havluyu kullanıyordum, etraftakilerle gene benzer konuşmalar geçiyordu, herkes artık şut sokmamızı bekliyordu ama basit faul atışlarında bile çok kaçırmamız karamsar düşünenleri en çok üzen noktaydı.

Önümüzde gs oyuncularının birkaçı ısınmak için sahaya dönmüş, şut atıyordu. Koridora,tuvalete falan gidip dönen herkesin ilk ağzından çıkan kaşar oluyordu, ona sataşıyorlardı. Bu laf atmalar haricinde maç sırasında yapılan bütün toplu tezahüratlar içinde küfür geçen kısım %5 bile değildi, bu şekilde bir atmosfer yaratarak maçı çevirmek daha da anlamlı oldu.

Bizim oyuncular da sahaya dönmüş şut atıyordu, alkışlar yükseldi, devre başlamadan önce anonscudan moral alkışı isteği gelince alkışlar daha da katlanarak yükseldi. Üçüncü periyota hızlı girip hemen farkı eritelim arzumuza karşın onlar da dikkatli davranıyordu. Taraftarın oyuncuların dizilişini takip edip eğer karşı sahaya kalabalık yerleşildiyse biraz daha baskı kurmasını beklerdim ama bir süre ezbere tribün yapıverdiler. Zira GFB içinden birkaç kişi giriş kısmındaki sete çıkıp etrafa, çevredekilere haydi beyler hem izleyelim hem de biraz bağıralım demeye başladılar.

Maçın bu periyodunda üç faul olan fowles'ın bir faul daha almasını arzuluyordum, gene onun sayesinde olmayacak sayıları bulup bizim sayılara hemen cevap yetiştiriyorlardı. Biz faul atarken salon genelinde bir sessizlik çökerken az bir kitle tezahürat yapıyordu, ama bu sessizlikten istifade edip ışıl'a laf atanlarda çok oluyordu. Bir de o pota arkasında oturan gs eşofmanlı şıllıklar bizim oyuncunun konsantrasyonunu bozmak için tam atacakken çığlık atıyordu. Son periyot onlara da güzel güzel kol giydirdik.

Belli bir çabayla sürenin sonuna kadar savunmayı becerip son anda yenen sayılar moral bozuyordu, farkı 11-12 sayı civarında tutmayı başarıyorlardı ama taraftarın bizim için saldır Kanarya sesleri kesilmiyordu. Bu aralarda Horakova'nın hatalı pasına genel bir reaksiyon tepki oluverdi, koç hemen Birsel'i oyuna sürdü. Stres ve oyun tansiyonu çok yükselmişti, böyle anlarda basit hataları olgun karşılamak salondakiler açısından zor oluyordu.

Son periyoda dokuz farkla girecektik, işler iyi gitmiyordu ama burası Caferağa'ydı, nice maçların taraftarlarca çevirildiği büyülü salon. Üst taraflardaki kısımda göremediğim birisi etraftakilere coşturucu bir nutuk çekiyordu, bu maçı çevirecez gazını verirken, aşağıdakilere de hep beraber bağırılması için sesleniliyordu. Takım son periyot öncesi gs oyuncularından önce ayaklanıp sahaya girerken, tribünler onları çağırıyordu, Fenerbahçe buraya... Oyuncular tribüne gelmediler ama kendi aralarında konuşup sahaya yerleşiverdiler, gs oyuncuları da sahaya dağılırken tribünlerden bizler inandık siz de inanın bizim için bu maçı alın... tezahüratları yükseliyordu.

Taraftarın sergilediği inanç ve özveri sahada karşılığını bulacak mıydı? Yenilsen bile maçın sonunda sırılsıklam olsun o forma.. sesleri arasında son periyot başladı. Üstüste hücumları değerlendirip moraller yükselmişti, rakip topla bizim sahaya gelirken adeta altı kişi savunma yapılmaya başlandı, önlere yığılanlar sahaya savunmayı gaza getirmek için haykırıyordu. Oyuncularımız da bu emeklerin karşılığını verircesine bütün güçlerini ortaya koymaya başladılar, herkes yerlere atlıyor, top kapma mücadelesi için varını yoğunu veriyordu, her topa müdahale, alınan ribauntlar alkışlarla karşılanıyordu, hemen ardından tezahüratlar yükseliyordu.

Fenerbahçe koy oley ooo o....cimbomboma koy oley... sesleri eşliğinde yaklaşmaya başladık, rakip koç tırsarak molayı alıverdi, molalarda da coşku devam ediyordu, bir süre müzik açılmadı. Çantamda duran havluyu bir daha yerine koyamadım, ortam çok sıcaktı ve aşırı terlemeye başlamıştım.

Bizim için saldır Fenerbahçe sesleri öyle bir yankılanmaya başladı ki, yani herkesin gözlerinden fışkıran ateşle bu coşkulu gürültünün stadta falan bu şekilde yapılabilmesine imkan yok. Fark bir sayıya inmiş, yanımdaki arkadaş kulağındaki kulaklığı falan atmıştı, öne geçeceğimiz belliydi ama ne zaman. Haydi Fener haydi diye beklenen sayı hakemin Matovic'e hücum faul çalmasıyla rötar yaptı, gene büyük tepki kopuyordu.

Hem sahada, hem tribünde müthiş bir baskı uyumu sağlanmıştı, ortalık yıkılıyordu, rakip oyuncular potaya yaklaşana kadar ölüp bitiyordu. Sıra tekrar bize gelmişti ve Taurasi'nin nihayet gelen üçlüğü inanılmaz bir coşku yarattı, sanki stadta gol sevinci yaşanıyorcasına herkes birbirinin üstündeydi, ama bitmemişti, daha yeni başlamıştık. Bir de Taurasi'nin geriye koşarak erkek maçlarındaki sertlikte bir blok ile tam bizim önümüzde kazandırdığı bir top var ki, bütün herkes alkışlarla öne yıkılıverdi, galatasaraylı kızlar müthiş bir geri dönüş yapan kraliçelerimiz karşısında moralmen dağılıyordu.

Saldır Fenerbahçe ooley diye herkes zıplayarak birbirini kamçılarken, maçın yıldızlarından Penny'de üçlük ile bizi rahatlattı. Baskılar sonuç veriyor, birbirlerine iki pas yapmakta zorlanıp geri saha yapıyorlardı, Fenerbahçe Fenerbahçe oley sesleri yükseldi.

Bu arada sol köşe tribündekiler bunca efor sarfederken diğer kalan yerler biraz daha pasifti ama maçın heyecanlı kısmında oralardanda da coşanlar vardı. Alttakiler GFB'nin setteki amigosuna seslenip yan tarafı da ayaklandırmasını söylediler. Bütün salon ayağa, ayağa kalkmayan cimbomlu olsun diyerek herkes eller havada hazırlanırken maç devam ediyordu, bir hücumu tezahüratsız geçiverdik. Bir sonraki hücumumuz sırasında milyonlarca taraftarın yanyana... diyerek girmiştik tam ..en büyük sensin Kanaryaa diyerek alkışlı kısmına denk gelirken Penny'den bir üçlük daha cuk oturuverdi, herkes gülüyordu.

Neye uğradıklarının şaşkınlığıyla son sallama hücumlarını yapıverdiler, işte böyle her sene böyle cimboma böyle koyarlar sesleri yükseliyordu. Üstlerden yükselen Fatmagül cimbom, Fatmagül cimbom, senin suçun ne Fatmagül cimbom sesleriyle kısa bir makara yapılırken, oyuncular rakip takımdakilerle tebrikleşiverdiler ve hemen sol köşedeki taraftara doğru yöneldiler.

Onlar yaklaşırken bütün herkes Fener-bahçe Fenerbahçe oley diye hızlanan tempoyla yırtınıyordu, oyuncular da bu etkiyle yumruklarını sallıyordu. Elleri ortada toplayıp Fener çekerek alkışlar tutarak dağılacak gibi oldular ama öndekiler Nevriye'ye seslendi, Sarı-Lacivert-Şampiyon-Fener yapmadan bırakmayacaktık. Nitekim ilk denemede senkron bozukluğu olunca, dağınık olan oyuncularda biraraya toplanıp hemen ikinci bir ayar çekilerek tekrar denendi. Sarı diye bağırıyorken, Taurasi yorgun haliyle thank you diye karşılık veriyordu, karşılıklı tezahüratımızı yaptık, hepsi tekrar alkışlarla önce protokole doğru yöneliverdi.

Maç bitmişti ama eğlence bitmemişti, sol köşedekilerin neredeyse büyük çoğunluğu yerlerinden ayrılmamıştı, tezahüratlarla coşku devam ediyordu. Bu maç sonunda mikrofonu eline alıp duygularını ifade eden oyuncu Birsel oldu, ağzından taraftarımıza teşekkür çıktığı anda bütün herkesin alkışları yükseldi. Birsel Vardarlııı, Birsel Vardarlı tezahüratlarına dönerek alkış tuttu. Röportaj için Fenerbahçe televizyonu spikeri bazı oyuncuları bizim karşımızdaki alana götürmekteydi. Taurasi'yi gören herkes Tauraaaasi Tauraaasi oley oley oley tempolarını haykırıyordu, yıldız oyuncu gördüğü ilgiden hoşnut hoplayıp zıplıyordu, you are the best, you are the best, you are the best Taurasiii you are the best... tezahüratı ile ilgi devam etti, saygıyla öpücük yollayıp eğiliverdi, elleriyle you are the best diye işaret yapıyordu. İlgi onun yanına yaklaşan Penny Taylor'a yöneldi, Penny Penny, Penny Taylor.. diye giden tezahüratla ikisi arasında birşey konuştu gülüverdi, mahçup olmuş gibi el salladı.

Tribünler kasap havası için geri sayım yapıyordu, oyuncuların röportajını anonscu Mustafa Özben tercüme edecekti ama taraftar gibi onlar da geri sayımı elleriyle takip edip yerlerinde duramadan zıplıyordu. Taurasi daha fazla dayanamadı, röportaj sonrası çılgına dönmüşcesine tribüne koşuverdi, ön sıradakilerle kucaklaştı, hepsine sıradan çak yaparak tekrar Tauraaasi Tauraaasi oley oley oley sesleri eşliğinde soyunma odasının yolunu tuttu.

Diana ve Penny röportaj için beklerken koç Lazslo'da yanlarına gelmişti, o da keyifle elleriyle tezahüratlara tempo tutuyordu. Bütün tribün döndük sahaya doğru,açtık ellerimizi,yalvardık Kanarya'ya duysun diye bizleri, avaz avaz sesimiz yükseliyor tribünden, şampiyonluk hırsını yaşıyoruz yeniden.... diyerekte bizden büyük var mı diye sorguluyordu. Bunun üstüne gitmekte olan Penny'e tekrar tezahüratlar oldu, o da el sallayarak gidiverdi. Alper ağabey organizasyonunda Pınarbaşı yaptık, üstüne bir baba hindiyi cimboma bindirdik sonra Ratgeber,Ratgeber..i love you Ratgeber diyerek koça yönelik tezahüratlarımızla onun da gidişiyle mesaimizi bitirdik. Alper ağabey yukarıya bakıp bizi görünce mimikleriyle bittim diyordu.

Maç bitmişti 15-20 dakika olmuştu ve hala tezahüratlarla büyük bir kalabalık salonu inletmekteydi, güzel bir geri dönüş yapılarak galibiyete imza atılmıştı, böyle bir takıma böyle bir salonda sahip olan taraftarın yapabileceği en verimli atmosferlerden birinin hazzını yaşıyorduk. Ama modern salonlar yapıldıkça, büyük ortamlara geçildikçe, seyirciler ortalığı doldurdukça bizler sürekli eski günleri anıp bu ortamları anca anılarımızda anlatırız.

Dışarı çıkmadan önce tuvalete giderek gene üzerimizi değiştiriverdik, günün üçüncü tshirtünü giyiverdim. Biz dağılarak dışarı dökülürken, salonun arka tarafında gs eşofmanlı kızları görünce uzaktan laflar atılıyordu, bu seferde avans vermedik olmadı, gelecek sefer otuz avans verecez diye sinir etmeye başladık. Büfeden suları alıp iskeleye doğru yürürken, salon altındaki otoparktan çıkan arabayı pota arkasında gördüğüm zenci adam kullanıyordu, slyvia fowles gelip ön koltuğa oturdu, o boyla nasıl sığdıkları ilginç,zira arkada da iki Amerikalı oyuncu daha vardı, slyvia see you next time ona da işaret yaparak yola devam ettik.

Ben cumartesiyi boş geçirmiştim ama haftasonu iki gününü de feda edip beş maçta da bu renklerin peşinde maç izlemekle yetinmeyip, bütün enerjisini tüketen tribün emekçilerine saygılarımı sunarım.

Kraliçeler ''Avans Vererek Terbiye Etti'' 74-68 !!!




Müthiş Derbi Fenerbahçe’nin.
28.11.2010
Müthiş bir derbiye sahne olan haftanın kapanış mücadelesinde Fenerbahçe, son periyotta yakaladığı seriyle 74-68 galip geldi.


Fenerbahçe, büyük bölümünü geride götürdüğü maçta, rakibi Galatasaray Medical Park’ı, son periyotta yakaladığı 15-0’lık seriyle bitime ancak dört buçuk dakika kala yakalayabildi. Eline geçirdiği bu fırsatı iyi değerlendiren Sarı Lacivertliler, kalan sürede hata yapmadı ve derbi mücadelesinden 74-68 galip ayrıldı.

Karşılaşmaya hızlı başlayan taraf, konuk Galatasaray Medical Park oldu. Rakibi Fenerbahçe’ye 4 dakika 34 saniyede yalnızca bir basket izni veren Sarı Kırmızılılar, özellikle Seimone Augustus’un isabetli atışlarının yardımıyla, periyotun sonuna 5:47 kala 2-12’lik skoru yakaladı. Bunun üzerine Fenerbahçe kenar yönetimi molaya başvurdu. Moladan Birsel Vardarlı’nın dip çizgiden bulduğu üçlükle dönen Fenerbahçe, 5:26 kala durumu 5-12’ye getirdi. Takip eden bölümde ise Galatasaray Medical Park’ın etkinliği devam etti. Bu dakikalarda çok sayıda top kaybı yapan Fenerbahçe’nin organize hücum etmekte zorlandığı gözlenirken Sylvia Fowles’ın serbest atışlarının ardından, Augustus ile üst üste 2 isabet kaydeden konuk ekip, skoru 5-18’e getirdi. Takip eden bölümde de Fowles ve Tuğba Palazoğlu ile sayılar üreten Sarı Kırmızılılar, son dakikaya girilirken 9-25 ile farkı 16 sayıya yükseltti. Kalan sürede Esmeral Tunçluer’in kaydettiği isabet sonucu ise ilk periyot, 11-25 sona erdi.

İkinci periyotun ilk sayılarını Ivana Matovic’le Fenerbahçe kaydederken bu oyuncuya karşılık veren isim Sylvia Fowles oldu. Ancak Fowles, hemen ardından yaptığı üst üste faullerle 3. faulünü aldı ve kenara gelmek zorunda kaldı. Bunun üzerine, daha rahat hücum etmeye başladığı gözlenen Fenerbahçe, 19-27 ile farkı tek haneye indirmeyi başardı. Takip eden bölümde takımlar karşılıklı isabetler bulurken periyotta 3:07 kala, Penny Taylor’ın isabetli şutu, 27-33 ile farkı 6’ya indirdi ve Galatasaray Medical Park mola aldı. Konuk ekibin moladan sonraki hücumunda 3. faulünü yapan bir diğer isim ise Fenerbahçe’nin önemli silahlardan Diana Taurasi oldu. Bu bölümde Fenerbahçe, üst üste başarısız atışlar yaparken Galatasaray Medical Park, bu şansı iyi değerlendirdi ve 1:41 kala, 27-37 ile farkı tekrar 10 sayıya taşıdı. Bunun üzerine mola alan Fenerbahçe, moladan sonraki ilk hücumu değerlendiremese de ardından üst üste iki hücumda isabet kaydederek farkı 6’ya indirdi ancak, Augustus’un son saniye basketi sonucu, devre arasına 31-39’luk skorla gidildi.

Üçüncü periyotun başında Currie ile farkı tekrar çift hanelere taşıyan Galatasaray Medical Park, Taylor ve Taurasi ikilisinin sayılarına rağmen, hücumdaki isabetlerle aradaki farkı korumayı başardı. Bahar, Augustus ve Fowles üçlüsünün sayılarıyla periyotun 4. dakikası da 38-48’lik konuk ekip üstünlüğü ile geçildi. Takip eden bölüm karşılıklı sayılarla geçilirken Galatasaray Medical Park’ın 24 saniyeyi kullanamadığı hücumun ardından, Nevin Nevlin’in, Taurasi’nin güzel asistiyle pota altından bulduğu basket 44-52 ile farkı tekrar tek haneye indirdi. Hemen ardından gelen, Galatasaray Medical Park’ın 6-2’lik serisi ise periyotta son dakikaya girilirken skoru 46-58’e getirdi. Kalan sürede Fenerbahçe, Taylor ve Nevriye ile 3 sayı bulup rakibine sayı şansı tanımayınca, son periyota 49-58’lik skorla girildi.

Final periyotunun ilk sayılarını Fenerbahçe adına pota altından Ivana Matovic bulurken Fowles, orta mesafe isabetiyle yanıt veren isim oldu. Ardından Galatasaray Medical Park, bir de Nihan’ın turnikesiyle sayı üretse de Nevriye, Taurasi ve Matovic üçlüsüyle 6-0’lık seriye imza atan Fenerbahçe, 3. dakika içinde 57-62 ile farkı 5’e indirdi. Bunun üzerine konuk ekip molaya başvursa da moladan dönüşte de rakibini top kayıplarına zorlayarak seriye devam eden Sarı Lacivertliler, Birsel ve Taurasi ile farkı 1’e kadar indirdi. Bunun üzerine Galatasaray Medical Park, bir mola daha aldı. Moladan sonra iki takım da birer hücumdan faydalanamazken Taurasi’nin bitime 4:30 kala bulduğu üçlük, 64-62 ile Fenerbahçe’yi maçta ilk kez öne geçirdi. Maçın oldukça tempo kazandığı bu bölümde, Taylor’ın turnikesiyle de seriyi 15-0’a taşıyan Sarı Lacivertliler, son 3 dakikaya, 66-62 önde girdi. Fenerbahçe’nin serisini sona erdiren ise 2 sayılık isabetiyle Tuğba Palazoğlu oldu ancak, Tuğba bu basketin hemen ardından 5 faulle oyun dışı kaldı. Tuğba’nın faulüyle çizgiye giden Taurasi, 2 atışında da isabet bularak takımının son 2 dakikaya 68-64 önde girmesini sağladı. Penny Taylor’ın bitime 1:20 kala bulduğu üçlük ise farkı, ev sahibi lehine 7 sayıya taşıdı. Son dakika içinde Fowles’ın bulduğu baskete karşın Taylor’la bir üçlük daha kaydeden Fenerbahçe skoru 74-68’e getirdi ve maçtan da bu skorla galip ayrıldı.

SALON: Caferağa

HAKEMLER: Engin Kennerman, Alper Özgök, Ziya Özorhon

FENERBAHÇE (74): Hana Horakova (2 ribaunt), Birsel Vardarlı 5 (4 ribaunt - 4 asist), Esmeral Tunçluer 3 (1 ribaund - 1 asist), Nevriye Yılmaz 12 (9 ribaunt - 2 asist), Diana Taurasi 18 (7 ribaund - 5 asist), Penny Taylor 21 (5 ribaunt), Ivana Malovic 6 (2 ribaunt - 2 asist), Nevin Nevlin 9 (2 ribaunt)

GALATASARAY MEDICAL PARK (68): Tuğba Palazoğlu 5 (2 ribaunt - 1 asist), Bahar Çağlar 5 (3 ribaunt - 3 asist), Işıl Alben 5 (4 ribaunt - 3 asist), Gintare Petronyte, Nihan Anaz 2, Monique Currie 6 (7 ribaunt), Melisa Can 3 (5 ribaunt), Seimone Augustus 24 (6 ribaunt - 1 asist), Sylvia Fowless 18 (9 ribaunt)

1. PERİYOT: 11-25
2. PERİYOT: 20-14
3. PERİYOT: 18-19
4. PERİYOT: 25-10

 





 

Taurasi ve Penny Taylor Maç Sonu Omuz Omuza

Diana Taurasi Blok


FENERBAHCE - gs mp Maç Sonu DİANA TAURASİ


Uğur Sertkaya  teşekkürler.

gs forumlarından seçmeler ; 
- 5-18 ‚umudu olmayan arkadaşlar‚neredesiniz?



- umarım aynı senaryo olmaz.ilk yarı farklı önde olup sonra maçı vermeyiz.



- Klasik Fb maçlarına dönüyor yine oyun. Maçın başı hep +10 yapıyoruz farkı‚ faul problemi‚ hücumda başarısız oluşumuz ve rakip yakalar. Fark 8e indi şuan Fowles´in 3lemesi kötü ve çok erken 4 takım faulunu yaptık.



- Bu kadar kötü bulamayiz daha bunlari‚ yakalamisken ezmek lazim. 2 dakikadir cok lüzumsuz is yaptik



- 10 sayı tekrar bence taurasi oynasın ‚topu alıp sallıyor potaya‚bizim için daha iyi‚fowles girene kadar 10 sayıyı korusak‚farkı 20 yapar maçı alırız



- Gercekten böyle dandik oynanmaz. Isil´a hic yakismadi bu top kaybi.



- Yazık oldu çok yazık oldu.



- Her maçta aynı şey. Nasıl başarıyorlar bunu hayret. Bravo...



- Resmen dalga geçiyorlar‚bunun başka açıklaması yok .



- Oyuncularda özgüven kalmadiki her önümüze gelenden 30 sayi fark yemekten dolayi inanamadilar maci kazanacaklarina. Fener 2-3 basket bulunca da paniklediler hemen koptular oyundan ve bitti.



- bişey oluyo bu fenerbahçe maçlarında tam oldu diyoruz bi anda noolduğunu bile anlamadan bakıyoruz maçı kaybetmişiz ...



- Söylenecek fazla bir şey yok. İyi mücadele ettik ama yetmedi‚ yetmez. Çünkü sahadaki oyuncularımızı yönetecek iyi bir guardımız yok malesef. Işıl sakatlıktan sonra hala eski haline dönemedi.İyi bir guard olmadan Fenerbahçe bizden 1 adım önde ama iyi bir guard alırsak onlarda 3-4 adım öne geçeriz.



- Her sene aynı şey.

Kardeşim bu son periyota hiç mi önlem alınmaz anlamıyorum ki. Her sene böyle oluyor.



- Sinirlerim bozuldu akşam akşam bu maç nasıl verilir

Halil İbrahim



-Galatasaray-Fenerbahçe basketbol derbisi hep 5-5 oynanan‚ Galatasaray´ın hep öne geçtiği ama hep kaybettiği bir oyundur.


*****************************************************************

MUHTEŞEM GERİ DÖNÜŞ / 3 ÇEYREK AVANS 4'TE BİTER !!!
* Ekaterinburg destanından sonra böyle bir derbi oynamak mental ve fizik olarak zordu.
Ondan önce de koç'un dediği gibi 35' sıcak Ceyhan'dan ,- 15' Ekaterinburg'a gitmek,oradan dönüp yorucu yolculuklarla 2 gün sonra bu maça çıkmak takımı yıpratmıştı.gs'de Prag'tan döndü denilebilir elbette ama orada bu maçın antrenmanını yaptılar ve 30 fark yiyerek döndüler hiç mücadele etmeden.
* gs resmen bir yeni ''Dejavu'' yaşadı.Önceki maçlarda da Caferağa'da böyle farklı öne geçmişler ama sonucunda hüsran yaşamışlardı.Mesela geçen sezon ZK varken de ilk çeyrekte bu maçta olduğu gibi
21-7 öndelerdi (bu maçta 25-11 bitti çeyrek,6-22 ve 9-25 olmuştu).
* Fowles ve Augustus'un yoruluncaya kadar  ne atsalar girdiği bir maç oldu.Biz ise 3 çeyrek savunmada hiç yoktuk.El bile kaldırmadık.Taurasi de kötü başladı,3 faul ile erken faul problemine girdi.6 sayısı vardı ilk yarıda ama ikinci devre bir büyük oyuncunun yapması gerekeni yaptı ve maçı 18 sayı ile tamamladı.
* gs hakemlerinde izin vermesi ile sert bir basketbol oynadı.Sadece Fowles uzunları var derken bizim uzunlar çok yumuşak kaldılar içerideki boğuşma,didişmede.Bizim koçun çok formsuz olan Horokova yerine Vajda ile oynaması gerekirdi.Vajda en azından Melisa Can ile boğuşurdu.
* gs ikinci yarıda bizim tempomuza ayak uydurmaya çalıştı ve yanlış yaptı.Biz hızlı oynamayı seven bir takımız.gs Işıl ile  oyunu kontrol edip,yavaşlatacağına bize uymaya çalıştı ve tuzağa düştü.
Tuğba bile bodoslama içeri dalmaya çalışarak Taurası'den kafasına bloğu yedi.
* gs dediğimiz gibi 2 oyuncuya endeksli bir yapı kurmuş.Fowles 18,Augustus 24 sayı ile oynadı.
Bu 2 oyuncunun son çeyrekte yorulması,savunmada sertliği arttırmamız sonucu etkinlikleri azaldı.
Augustus yanlış şut tercihleri yaparken,Fowles'u da ikinci yarıda daha az kullandılar.
* Bize maçı getiren faktörler ; ikinci yarı hem savunmada sertlik dozajını arttırmamız hem de tempoyu arttırmamızın yanı sıra Taurasi,Penny ve özellikle Birsel'in bireysel kalitelerini koymaları oldu.
* Taurasi için diyecek bir şey yok.En iyi bayan basketbolcu demiştim zaten.
* Penny ise Augustus savunmasında bire birlerde zaaf gösterse de her zamanki çizgisini sürdürdü.
21s.5r.ile her zaman verdiği katkıyı verdi.Son 1 dakikada attığı 2 üçlük maçı getirdi.
Büyük oyuncular böyle olmalı işte.İnişli,çıkışlı değil her zaman vasatın üstüne çıkabiliyor.En azından vasatın altına düşmüyor.
* Ve Birsellllllllllllll. ''Harika Kız''ımız Ekaterinburg destanından sonra bir destan daha yazdı.
Bana göre Avrupa'nı en iyi 3 guardı arasına girer.Hatta en iyisi diyebilirim.
Horokova Dünya Şampiyonasının MVP'si ise Birsel nerenin MVP'si bilemiyorum.
Ekaterinburg maçında yazmıştım Horokova nasıl MVP olmuş dedirtti diye Batur Abi de dün aynısını söyledi.
* Hocanın formsuz Horokova ısrarı yanlış.Allahtan 2 maçı da Birsel çevirdi.Horokova tercihi yüzünden Vajda oynayamıyor.Esmeral'i de kaybediyoruz bu gidişle.Esmeral daha fazla süre alarak Birsel'e yardımcı olabiliyordu geçen sezon ve daha fazla katkı yapıyordu.
* Maçta fark yaratan en önemli faktörlerden biri de Birsel - Işıl farkıydı.
Bu şişirilmiş tribüne oynayan kızcağız Birsel'in ayakkabısı bile olamaz.
* Taraftarın katkısıda muazzamdı.Özellikle son çeyrekte Caferağa'yı yıktılar adeta.
İşte benim istediğim maçın içinde olan ve efektif taraftar modeli bu.Helal Olsun hepsine.
Kendi kendilerine takılan,gruplarının sloganını atan,maçla alakaları olmayan taraftar değil böyle taraftar lazımdı.O kızlar nasıl ıslık çalıyordu hayran kaldım.Bravo.
Maçta  kesinlikle koçunda dile getirdiği gibi '' 6.ADAM'' idiler.
* Batur Abi aman dikkat et yahu kalp ameliyatı oldun kalbine mukayet ol.
* Kıvanç'a da helal olsun arkadaş ne çene var mübarekte.3 maç arka arkaya anlattı hala anlatırdı :))
İhsan Topaloğlu şu çocuğun hakkını umarım veriyorsundur.50 milyar maaşı olması lazım valla.
Çocuk program yapıyor,maçları anlatıyor,haberlerde iç seslendirme yapıyor daha ne yapsın ?
Görmüyoruz ama belki ofisleri de süpürüyordur herhalde :))
Şaka bir yana - şaka ile karışık gerçekleri de yazdık - bir tane spiker alın çocukta biraz rahatlasın.

NOT : gs antrenörü Ceyhun Yıldızoğlu'nun babası vefat etmiş.Baş sağlığı diliyorum.

26 Kasım 2010 Cuma

Fiba Bayanlar Euroleague 5.Hafta Değerlendirmesi.



5.HAFTANIN MVP'Sİ EVA VİTECKOVA

ZVVZ USK Prague'nin gs mp'yi 84-56 gibi farklı yendiği maçta Eva Viteckova 35 dakikada 25 sayı (9/6 ikilik,5/4 üçlük,2/1 sa),9 ribaunt,4 asist ve 34 Efektiflik puanı haftanın MVP'si seçildi.
Kendisini kutluyorum :))

* Şüphesiz haftanın flaş sonucu Kraliçeler'den geldi.Ekaterinburg'ta destan yazdık.3 yıldır kendi evinde grup maçlarında kaybetmeyen Şampiyonluk adayını baştan sona önde götürerek yendik.
Taurasi ve Birsel'in üçlükleri hafızalardan silinmeyecek.
* Ros Caceres ile beraber yenilgisiz 2 takımdan biriyiz.Şu anki genel sıralamada 2.durumdayız.
16.sıradaki bu hafta karşılaşacağımız Rivas Ecopolis şimdiki duruma göre rakibimiz sonraki turda.
gs mp ise 16.sırada ve rakibi Ros Caceres olacak.
* Bizim grupta Rivas yavaş yavaş toparlanıyor.Lotos'u yenip üstlerine çıktılar.
* gs mp açık fark yedi ve averajla 4.sırada yer aldı.5.sıradaki Tarbes sıkıştırıyor.
Bu hafta Tarbes - gs mp maçı var.İlk maçı 84-68 gibi farklı kazanmışlardı.Yenilgi halinde  altta kalırlar averaja bakmadan.

25 Kasım 2010 Perşembe

Kraliçeler'in ''Ekaterinburg Destanı'' : 67-73 !!!


Bayanlar Euroleague B Grubu’nda mücadele eden Fenerbahçe Bayan Basketbol Takımımız deplasmanda UMMC Ekateringburg’u 73-67’i yenerek, 5’te 5 yaptı. 2 yenilgisiz takımın grup liderliği için karşı karşıya geldiği mücadelede Fenerbahçemiz güçlü Rusya temsilcisini 67-73 yenmeyi başardı. Bu sonuçla Avrupa arenasında 5’te 5 yapan Takımımız, rakibine ilk mağlubiyetini evinde tattırarak 10 puanla B Grubu’nun zirvesine yerleşti. 

Karşılaşmanın ilk basketini Penny Taylor’ın elinden bulan Fenerbahçe Bayan Basketbol Takımımız, Nevriye Yılmaz’ın başarılı atışıyla 4-0 öne geçti. Diana Taurasi önderliğinde 7-0’lık seri yakalayarak skoru 11-2’ye getiren Takımımız, ilerleyen dakikalarada Taurasi’nin basketiyle farkı çift hanelere çıkardı.Karşılıklı basketlerle devam eden periyotu Takımımız  24-16 üstün tamamladı.

İkinci çeyreğe Ivana Matovic’in basketiyle girenTakımımız, 2 buçuk dakika geride kalırken Matovic’in sayılarıyla durumu 28-18 yaptı. Fenerbahçemiz devrenin bitimine 58 saniye kala Esmeral Tunçluer ve Diana Taurasi’nin elinden bulduğu sayılarla ilk yarıyı 38-35 önde kapattı.

Üçüncü periyotta Penny Taylor’la sayılar bulan Takımımız skoru 42-37’ye getirdi. Maria Stepanova ve Diana Taurasi’nin karşılıklı basketleri sonrası Agnieszka Bibrzycka üçlükle durumu 42-44 yaptı. Rakibine Nevriye Yılmaz ile yanıt veren Fenerbahçemiz, Nevin Nevlin’in de hücumda katkı vermesiyle rakibine 8 sayı üstünlük kurdu. Nevriye’nin basketiyle son 2 buçuk dakikaya 6 sayı önde giren Takımımız, Taurasi ve Taylor ile sayılar üretmeye devam ederek üçüncü çeyreği 58-55’lik avantajla bitirdi.

Penny Taylor’un üçlüğüyle açılan final periyodunda Crystal Langhorne’un yaptığı tip farkı 2’ye düşürdü. Nevin Nevlin ve Sandrine Gruda’nın karşılıklı isabetleriyle durum 61-63 oldu ve 4 dakika geride kalırken Rus ekibi mola aldı. Bu bölümlerde Birsel Vardarlı’nın iki kritik üçlüğüyle önemli skor avantajı sağlayan Takımımız, son 1 dakika 49 saniyeye 71-65 önde girdi. Birsel’in isabetli serbest atışlarıyla Takımımız karşılaşmadan 73-67 galibiyetle ayrıldı. 

SALON: DIVS Sport Hall

UMMC EKATERINBURG (67): Olga Arteshina (2 ribaund- 1 asist), Sandrine Gruda 10 (2 ribaund- 1 asist), Celine Dumerc 5 (2 asist), Maria Stepanova 8 (3 ribaund), Agnieszka Bibrzycka 10 (4 ribaund- 3 asist), Deanna Nolan 5 (2 ribaund- 1 asist), Cappie Pondexter 12 (4 ribaund- 3 asist), Crystal Langhorne 17 (6 ribaund)

FENERBAHÇE (73): Hana Horakova (3 ribaund), Birsel Vardarlı 8 (4 ribaund- 2 asist), Esmeral Tunçluer 2, Nevriye Yılmaz 14 (5 ribaund- 1 asist), Diana Taurasi 23 (7 ribaund- 3 asist), Penny Taylor 13 (8 ribaund- 6 asist), Ivana Matovic 9 (5 ribaund- 1 asist), Nevin Nevlin 4 (1 ribaund) 

1. PERİYOT: 16-24
2. PERİYOT: 19-14
3. PERİYOT: 20-20
4. PERİYOT: 12-15
 Taurasi'nin son saniye üçlüğü;

 Birsel'in üçlüğü;


 Gundars Vetra ;
''Avrupa'nın en iyi 2 takımı karşılaştı.Biz iyi başlamak istiyorduk.
Rakibimiz şanslı gecedeydi.Sıra dışı pozisyonlardan attılar.Onlar biraz daha iyi oynadı ''
 Laszlo Ratgeber ''
Bu salona döndüğüm için çok mutluyum.Atmosfer harikaydı.Biz UMMC'ye göre daha şanslıydık.
Maçı başından sonuna kadar kontrolümüzde götürdük.Kazanmayı hakettik.Fenerbahçe Final Four2da hiç olmadı.Bu sezon ekimizin amacı Final Four'a gitmek''
Penny Taylor
''2 yıl oynadığım buraya dönmek güzeldi.2 iyi takım,iyi bir oyun oldu.Güçlü rakip önünde bizim için çok iyi test oldu.İyi oldu''

************************************
GERÇEK BİR DESTAN

  * Ne söylenebilir ki ,muhteşem bir zafer.Tarihe geçecektir bu maç.Şükür ki canlı izleme fırsatım oldu.Gece tekrarını da izledim o yüzden yeni yazabiliyorum.
 Emeği geçenleri başta Aziz Yıldırım olmak üzere - nefret ettiğimi herkes bilir ama hakkını teslim ederim amatör branşlarda - kutluyorum.Helal Olsun Kraliçeler.
* Bu sezon çok güçlü bir kadromuz var.Özel oyuncular var takımda.Penny bizim aşkımızdı zaten.
Rakipteyken vücut kimyamı bozan Taurasi bu sezon rakiplerin kimyasını bozuyor :))
Bugüne kadar izlediğim en iyi bayan basketbolcu Taurasi.İnanılmaz bir güven veriyor insana.
Ne mutlu ki bizim takımda.Birsel gibi özel bir kendi kızımız var ayrıca.
* UMMC takımı F4 ve Şampiyonluk yolunda en büyük rakiplerimizden biriydi.Dün o geniş ve kaliteli kadrolarından Ann Wauters ve Svetlana Abrasimova yoktu ama bahane değil ve hiç bir şekilde galibiyetmize gölge düşüremez.İnanılmaz bir kadroları var.
3 sezondur grup maçlarında ilk kez evlerinde kaybediyorlar.Bunu biz başardık.
Penny'nin dediği gibi bizim için ciddi bir test - eşik maçıydı ve bunu geçtik.
Tıpkı FBÜ'nün Barcelona zaferi,FBA'nın geçen yıl Dinamo Moskova zaferleri gibi.
Türk bayan basketbolunda önemli takım zaferlerine geçecektir bu maç.
* Maça çok iyi başladık.İlginç bir gidişat oldu.10 sayı öne geçtik,sonra Cappy devre girdi 10-0'lık seri yaptılar ve farkı kapattılar,sonra gene biz 10-0'lık bir seri yaparak gene farkı açtık.
Maçı daha önce koparabilirdik ama Ratgeber'in kötü gününde olan Horokova'da fazla ısrar etmesi bunu engelledi.Horokova gerçekten berbat oynadı.Bu mu Dünya Şampiyonasında MVP olmuş dedirtti.Allahtan Birsel maçın sonunda girdi ve maçı bize getirdi.Yoksa başa baş ve iyi götürdüğümüz maçı gene kaybedecektik her zaman ki gibi.
* Şüphesiz maçın yıldızları Taurasi ve Birsel'di.İkisi de downtown'dan - Taurasi'nin ki orta sahanın bile gerisindendi - attıkları üçlüklerle galibiyette büyük pay sahibi oldular.
Bu üçlüklerin girmesi zaten bugün ne yapılsa maçı bizim kazanacağımızın işaretleri idi.
Onlardan sonra her maçta aynı performansla oynayan Penny'i de unutmuyorum.
Nevriye de faul problemine rağmen sonradan iyi toparladı.
* Takım savunmamız haliyle iyi konsantrasyonla genelde iyiydi.Batur Abi maç seçiyorlar dedi ama haliyle bu rakibe çok agresif savunma yapmak lazımdı.Onlar da iyi savunma yaptı.
Bizim savunmamızda aksayanlar Matoviç ve erken 3'leyen Nevriye idi.Longhorne savunmasında Matoviç zayıf kaldı.Matoviç'i erkek takımındaki Lavrinoviç'e benzetiyorum.Nevriye'de faul yapmayayım diye çok kez boş bıraktı.Halbuki maçın sonlarında gelmiştik ve hala 3 fauldeydi.
* Anna Vajda'nın hiç süre almaması ilginçti.Şaziye de almadı ama o normal.
* Hakemler aleyhimize faulleri es geçtiler.Onlara çaldıkları basket faullerden en 3-4 tanesini bize çalmadılar.TBL ve TBBL'de faal düdük çalan hakem arkadaşım maç öncesi söylemişti bu konuyu
kazandırmazlar demişti ama onları da yendik.
* Cappy Pondexter'a çok kızdım.Nefret ediyorum bu Fener'den gidenlerin bize karşı anormal motivasyonla çıkıp sanki intikam maçı oynarcasına yırtınmalarını.Aşırı motive idi Cappy.
Taurasi'ye centilmenlik dışı fauller yaptı.Ayıp etti.Hırslı olduğunu biliyoruz ama hırstan ziyade eziklikten yaptı onları.İkinci devre Taurasi zaten savunması ile bitirdi Onu.
 Valla ben zamanında bizde oynamış eyvallah ama artık olmayanlara tapınmayı hiç anlamıyorum.
Şu an bize rakip bu oyuncular.Kösice ile Linda Fröhclich geldi geçen sezonlarda mesela,kenarda reklam panolarına deli deli vurarak arkadaşlarını motive etmeye çalışmasına bir anlam verememiştim.Kıl olmuştum da.O yüzden giden gitmiştir,şimdi bizdekilere sahip çıkalım ve aşık olacaksak ,seveceksek onları sevelim.Kısaca ''Cappy yok.Bitti Cappy.''Dün iyice bitti.

21 Kasım 2010 Pazar

TBBL 5.Hafta : Kraliçeler Tam Gaz 62-84 !!!!


Fenerbahçe Deplasmanda Zorlanmadı.
21.11.2010
Fenerbahçe, Türkiye Kadınlar Basketbol Ligi’nin 5. haftasını Ceyhan Belediye deplasmanında aldığı 62-84’lük galibiyetle kapattı. Adana’daki karşılaşmanın ilk periyodunda 34 sayı atarak yakaladıkları üstünlüğü maç sonuna dek koruyan Sarı-Lacivertlilerde baş antrenör Laszlo Ratgeber tüm oyuncularına şans verdi.

Fenerbahçe karşılaşmaya 4 farklı oyuncusunun sayılarıyla yakaladığı 9-0’lık seriyle başladı. Aisha Mohammed’in basket faulüyle bu seriyi noktalayan Ceyhan Belediye, Penny Taylor’ın üçlüğüne de aynı oyuncuyla yanıt verip skoru 5-12’ye getirdi. Diana Taurasi ile skor üretmeye devam eden Sarı-Lacivertliler, Taylor’un başarılı atışıyla farkı 15’e çıkardı. Konuk ekip, Birsel Vardarlı’nın da devreye girmesiyle durumu 9-29 yaptı. Savunmada rakibinin silahlarını bir türlü yavaşlatamayan Ceyhan Belediye, Bengü Arseven’in çabasına rağmen ilk periyodu 11-34 geride tamamladı.

İkinci çeyreğin ilk sayıları Esmeral Tunçluer’den geldi. Adeola Olasunkanmi Wylie’nin isabetine Nevin Nevlin ile cevap veren Fenerbahçe, Esmeral’in üçlüğüyle 13-41 üstün duruma geldi. Hülya Özkan’ın üçlüğü sonrası Ivana Matovic ve Esmeral farkı 30’a yükseltti. Rakbine Monique Coker ile direnmeye çalışan ev sahibi, pota altında Nevin’i durduramadı. Nevriye Yılmaz’ın da skora katkı vermesiyle iyice rahatlayan Sarı-Lacivertliler, soyunma odasına 26-59 önde gitti.

Nevin Nevlin’in basketiyle açılan üçüncü periyotta Ceyhan Belediye ilk sayılarını Monique Coker ile buldu. Nevriye Yılmaz - Şaziye İvegin ikilisinin art arda isabetleriyle farkı 37’e çıkaran Fenerbahçe; Coker ve Aisha Mohammed’i savunmakta güçlük çekti. Ev sahibi 11-0’lık seriye imza atarak skoru 41-67’ye taşıdı. Fakat Fenerbahçe’de Ivana Matovic ve Şaziye’nin başarılı atışları avantajı korumaya yetti ve çeyrek 44-72 bitti.

Final çeyreğine de iyi başlayan Ceyhan Belediye’de Ayşe Dilek Ünüvar’ın üçlüğü 3 dakika geride kalırken durumu 49-76 yaptı. Ev sahibi, Ivana Matovic’in isabetine de yine Ayşe Dilek Ünüvar ile karşılık verip Monique Coker ile farkı 23’e indirdi. Adeola Olasunkanmi Wylie ile sayı üretmeyi sürdüren Adana temsilcisinin gayreti sürenin tükenmesi nedeniyle sonuç vermedi. Son bölümde Olcay Çakır ile etkili olan Fenerbahçe, deplasmandan 62-84’lük galibiyetle ayrıldı.


SALON: Ceyhan

HAKEMLER: Fatih Arslanoğlu, Turgut Işık, Sencer ılmaz

CEYHAN BELEDİYE (62): Yasemin İbek, Ayşe Dilek Ünüvar 6 (5 ribaund- 4 asist), Asena Yalçın (4 asist), Meriç Banu Yenal (1 ribaund), Melike Yalçınkaya, Hülya Özkan 3 (2 ribaund- 3 asist), Adeola Olasunkanmi Wylie 16 (10 ribaund), Monique Coker 19 (7 ribaund- 1 asist), Bengü Arseven 6 (1 asist), Aisha Mohammed 12 (9 ribaunt)

FENERBAHÇE (84): Özge Kavurmacıoğlu, Olcay Çakır 4 (2 ribaund), Hana Horakova (2 ribaund- 1 asist), Birsel Vardarlı 9 (4 ribaund- 1 asist), Esmeral Tunçluer 11 (5 ribaund- 1 asist), Şaziye İvegin 8 (3 ribaund- 3 asist), Nevriye Yılmaz 8 (4 ribaund- 3 asist), Diana Taurasi 9 (3 ribaund- 8 asist), Penny Taylor 11 (4 ribaund- 3 asist), Ivana Malovic 14 (2 ribaund- 2 asist), Nevin Nevlin 10 (11 ribaund-1 asist)

1. PERİYOT: 11-34
2. PERİYOT: 15-25
3. PERİYOT: 18-13
4. PERİYOT: 18-12


 

Tebrikler Kraliçeler.
Zor geçmesi beklenen deplasmanda fırtına gibi estiler.
Daha ilk çeyrekte 34 sayı,devrede 59 sayı attık.
İkinci çeyreğin 5.dakikasında 30 sayı fark olmuştu bile.
İkinci devre hoca rotasyona gitti UMMC deplasmanı öncesi iyi de oldu.